“Çocuktum, anneme; “Ağaca çıkacağım, yardım et.” dedim. “Başkasının çıkardığı yerden inemezsin, düşersin.” dedi. Bunu hiç unutmadım, ne kadar doğru olduğunu büyüyünce anladım.” Ali Şeriati

Orman Okulu; çocukların (veya yetişkinlerin) bu alanda eğitim almış bir lider eşliğinde ormanları/doğal alanları ziyaret ederek birçok beceriler kazandıkları açık hava eğitimi türüdür.

Orman okulu, 0-6 yaş arası çocukların okulöncesi dönemde bütün duyularını kullandığı, yaparak ve yaşayarak yeni deneyimler edindiği öğretici bir süreçtir. Bu süreçte doğa sonsuz fırsat kazandırır, geliştirir ve ilham verir.

Orman okulu programında süreklilik önemlidir. Tüm doğa koşullarında düzenli olarak ormanlık/ağaçlık alanlar ziyaret edilir, aktiviteler yapılır. Bizler de İlkem Anaokulu olarak bu doğrultuda uygun iklim ve doğa koşullarına sahip ormanlık alanlarda, çocuklarla beraber haftada 1 gün düzenli olarak geziler yaparak aktiviteler gerçekleştirmeyi hedeflemekteyiz.

Veliler, ormana çocuğunu gönderme konusunda kaygı duyabilirler elbette. Ama bu kaygı, doğayla çocuğun buluşmasında ortaya çıkan mucizeyi görene kadar sürecektir. Çünkü doğa zarar vermez, yaşamı öğretir.

Her Doğal Alan Sonsuz Bir Bilgi Kaynağıdır

ABD’li yazar Richard Louv der ki; “Her doğal alan sonsuz bir bilgi kaynağıdır ve dolayısıyla yeni keşifler için tükenmeyecek bir potansiyel içerir.” Biz öğretmenlere düşen, çocukların bütün duyularını kullanarak öğrenebileceği bu sonsuz hazinenin olanaklarını sonuna kadar kullanmaktır.

Finlandiya Çevre Okulu’nun ilk çevre eğitmenlerinden olan Gaye Amus’tan aldığımız Orman Okulu Eğitimi çerçevesinde anaokulumuzda alternatif bir eğitim modeli kullanmaktan ve Orman Okulu metodunu kullanmaktan büyük keyif alıyoruz. Eğitim modelimizi uygularken gelişim ve değişim olmazsa olmazımız. Yeni nesil anaokulu olarak, yeni bilgiler ışığında eğitimlerimizi düzenliyoruz. Bu yüzden açık alan öğrenmeleri, macera etkinlikleri, çevre ve ekoloji eğitimi, bahçe eğitimleri konusunda araştırmalarımıza devam ediyor ve hep daha iyisini yapmayı hedefliyoruz.

Doğadan öğrenip, hayatımızı ve dünyamızı daha güzel hale getirecek nice çocuklarla tanışma ümidiyle…

İlkem’in en önemli ilkesi doğayı korumaktır. Çünkü biz biliriz ki “doğanın efendisi değil, parçasıyız”.

Bu bakış açısıyla bir eğitim çerçevesi hazırlar, 0-6 yaş arası çocuklarımızı hayata hazırlarız. Okul öncesi eğitimde doğayı tanımanın önemini, daha çok küçük yaşlarda çocuklarımıza aşılarız. Daha da önemlisi çocuklarla hep beraber bu süreçleri yürütürüz.

Sizlere doğayla iç içe olmanın en güzel örneklerinden birini anlatalım.

KOMPOST!

Kompost, Latince kökenli bir kelimedir ve anlamı “bir arada” dır.

Peki gıdaların bir arada olması nedir?

Gıda atıklarının bir araya getirilerek yeniden doğaya kazandırılmasıdır. Çünkü atık gıdalar çöp değildir. Bu yüzden doğadan aldığımızı tekrar doğaya geri vermemiz gerekir. Biz biliriz ki, doğa her zaman kucaklayıcıdır.

Kompost yöntemiyle, artan besinleri bir araya toplayarak, belirli bir işleme tabi tutarız ve gübre olmasını sağlarız. Böylelikle gıda israfına karşı ciddi bir alternatif üretiriz. En güzeli ise biz kompostu çocuklarla beraber yaparız.

Kompost İçin Gerekli Malzemeler

– Ahşap sandık/ Sepet/ Palet

– Güneş gören açık bir alan

– Bir miktar toprak

– Organik atıklar (kahve çay atıkları, yumurta kabuğu, meyve ve sebze atıkları, otlar, kesilmiş çimenler, yapraklar, kurumuş çiçekler, kuruyemiş kabukları, odun parçaları, talaş, dal parçaları, kağıt ve karton parçaları)

– Atıkları toplamak için bir kova

– Tırmık ve kürek

– Kompostla beslenen canlılar (kırkayak, solucan, sümüklüböcek, teşbih böcekleri, karıncalar)

– Bir miktar su

Nasıl Kompost Yapılır?

– Toprakta daha hızlı yok olması için atıkları doğrayın.

– Kürek ve tırmık yardımıyla kahverengiler ve yeşilleri karıştırın.

En önemli kural: 1- yeşil, 2- kahverengi, 3- az su

– Toprağın bir sünger gibi nemli kalması için su ve hava dengesini sürdürün.

– Kompost yığınına her gün elinizle biraz su serpin.

Her şey hazırsa ve siz de merakla çiçekler açmasını istiyorsanız biraz beklemeniz gerekiyor.

Unutmayın! Doğa kendini yenilemekten vazgeçmez ama ufak dokunuşlarla onun döngüsüne yardımcı olmak mümkün.

Siz de kompost sayesinde kendi gübrenizi üretebilir, hem çiçekler yetiştirebilir hem de böceklerin karnını doyurabilirsiniz.

En başından itibaren en önemli ilkemiz doğal ve doğada olmak oldu. Böyle bir iddiada bulunmak, ancak her noktada doğal olmakla gerçekleşebilir. İlkem bu iddiasını her geçen gün daha fazla gerçekleştirme konusunda ciddi irade sahibi bir kurumdur.

Biz, okul öncesi eğitim süreçlerinde doğal ve doğada olduğumuz kadar, mutfağımızda da doğal olmayı önemsiyoruz. Çünkü anaokulumuzda eğitim gören çocuklarımızı kendi evladımız olarak görüyoruz. Kendi evlatlarımız için ne istiyor ve yapıyorsak, aynısını anaokulundaki evlatlarımız için de yapıyoruz. Çünkü biz doğadan şefkati öğreniyoruz.

Bu sebeple çocuklarımızın doğal ve organik gıdalarla beslenmesi en önem verdiğimiz konuların başında geliyor. Çünkü 0-6 yaş arası beslenme şekli, bu yaş grubundaki çocukların gelişimi açısından hayati önem taşır. Bu yüzden;

– Çorbalarımızı kemik suyu ile hazırlarız.

– İçme suyumuzu toprak testi ile içeriz.

– Tatlandırıcı olarak doğal bal ve pekmez kullanırız.

– Etimizi ve sütümüzü güvenilir çiftliklerden temin ederiz.

– Yoğurdumuzu çocuklarla beraber mayalar ve kendimiz üretiriz.

– Paketli gıdaları kesinlikle kullanmayız.

– Yemek menülerimizi dengeli hazırlarız ve güzel bir sunumla servis ederiz.

– Besinlerimizi israf etmeyiz.

– Tüketeceğimiz kadar üretir, ürettiğimizi tüketiriz.

– Yemek atıklarını kompostla dönüştürüp doğaya kazandırırız.

İlkem’de her şey doğaldır, doğadadır.

Yeni durumlarla karşılaşmak, eski düzenin yerini yeni bir düzenin alması, çocuklarda bir uyum sorunu yaşanmasına neden olabilir. Bu, sıkça karşılaştığımız olağan bir durumdur. Okul öncesi dönemden sonra okula yeni başlayan çocuklar, hem ev ortamından başka bir ortama girdiğinde hem de anne-babadan ayrılarak farklı insanlarla karşılaştığında birtakım kaygılar yaşayabilir. Bu yüzden okula başladığı ilk günlerde çocukların ağlaması, okula gitmek istememesi, anne-babadan ayrılmak istememesi, onların yanında kalmakta ısrarcı olması gibi davranışlar göstermesi oldukça doğal bir durumdur. Çünkü çocuğun ayrıldığı ortam (ev, anne-baba) tüm kurallarını bildiği, nasıl davranması gerektiğini kavradığı bir yerdir. Okul ise henüz kurallarını bilmediği, yabancı insanların yer aldığı yeni bir dünya yani yeni bir bulmaca demektir. Bu durum doğal olarak çocuğun kendi konfor alanından kopmak istememesine neden olur. Ayrıca bazen de ebeveynlerin çocuklarından ayrıldıkları için suçluluk duygusuna kapılmaları ve bu kaygılarını fark etmeden çocuğa yansıtmaları da yine çocuğun okul korkusunun artmasına neden olabilir. Ailedeki kaygıyı hisseden çocuk, okula gitme konusunda direnebilir.

Özellikle koruyucu bir çevrede yetişmiş ve hoşgörülü ortamda büyümüş çocuklarda bu tip kaygılar çok daha yoğun yaşanır. Buna karşın daha bağımsız, kişiliği gelişmiş, güven duygusu pekişmiş çocuklar, yeni bir ortama çok daha kolay adapte olur.

Bütün bu kaygıların ortadan kalmasının koşulu ise çocuğun okul ortamına alışması ve öğretmenlerini tanımasıyla mümkün olur.

Uyum sağlama aşaması boyunca çocuklarda gözlemlediğimiz tepki çeşitleri, her çocukta farklı şekilde gözlenebilir.